Bebek Aldırmak Sicile İşler Mi? Hukuk, Toplum ve Kayıt Sistemleri Üzerinden Bir İnceleme
Tarihsel Arka Plan ve Yasal Düzenleme
İlk bakışta “bebek aldırma” (kürtaj / gebelik sonlandırma) meselesi; tıbbi, etik ve toplumsal bir tartışma alanı olarak görülür. Ancak bu soruna bir de “kayıt sistemi ve sicil” açısından bakmak, konunun ne kadar çok boyutlu olduğunu gösterir. 2827 sayılı Nüfus Planlaması Kanunu, 1983 yılında yürürlüğe girmiş; bu kanun ile Türkiye’de ilk 10 haftaya kadar isteğe bağlı gebelik sonlandırma yasal hale gelmiştir. ([Vikipedi][1]) Bu düzenleme, öncesinde güvenli olmayan yollarla gebelik sonlandırmalarının sebep olduğu kadın ölümlerini azaltmayı hedeflemiştir. ([Vikipedi][1])
Tarihsel süreçte, kürtaj yasakken bu işlemler kayıt dışı ve gizli yapılırdı; bu nedenle bir sicile — adli sicil veya resmi nüfus kaydında bir “suç” veya “kaydedilmiş eylem” olarak— geçmesi nadirdi. Ancak 1983’ten sonra yasal zemine kavuşan gebelik sonlandırma, yasal prosedürlerle yapılabildiğinde resmi evraklarla kayıt altına alınabilmiştir. ([AbortionData.org][2])
Günümüzde Sicil ve Kayıt Sistemleri: Ne Anlama Geliyor?
Öncelikle, “sicil” ifadesinin ne kastettiğimiz önemlidir. Adli sicil (sabıkâ kaydı), ceza mahkûmiyetlerini ve suç teşkil eden fiilleri içerir. Öte yandan nüfus kayıt sistemleri — doğum, ölüm, evlilik — temel demografik bilgiler içerir; ancak gebelik sonlandırma bu kategoride değildir.
Türkiye’de yasal kürtaj, suç değil; dolayısıyla mahkûmiyet gerektirmez. Bu yüzden bir kadının kürtaj yaptırması, adli sicil kaydına işlenmez. Adli sicil belgesi veren resmi merciler, ceza almış kişilerin bilgilerini verir; bu durumda kürtaj geçmişi sabıka kaydına yansımaz. Bu husus, genel olarak adli sicil uygulamalarında suç teşkil eden eylemler dışında kalan tıbbi ya da sağlık ile ilgili işlemlerin sabıka kaydında yer almadığını dikkate alarak söylenebilir.
Ayrıca nüfus kayıtlarında da gebelik sonlandırma için bir “doğum iptali” ya da “örtülü kayıt” mekanizması yoktur: doğum kaydı yapılandırsa bile, bebek dünyaya gelmediği için doğum kaydı yapılmaz, dolayısıyla sonradan “iptal”e gerek kalmaz. Böylece sistemsel olarak geçmişte gebelik varlığı — yasal ve tıbbi prosedürle sonlandırılmış olsa bile — resmi nüfus bilgisine yansımaz.
Neden Sicile İşlemez? Temel Hukuki Mantık
– Kürtaj, kanunen suç değildir; dolayısıyla suç geçmişi sayılmaz.
– Adli sicil yalnızca mahkûmiyetleri kaydeder.
– Nüfus kayıtlarında doğum yapılmadığı sürece doğum iptali gibi bir kayıt mekanizması gündeme gelmez.
– Dolayısıyla “hukuki yükümlülük” ya da “suç unsuru” olmadan yapılmış bir gebelik sonlandırması, resmî kayıtlarda görünmez.
Akademik ve Sosyo-Politik Tartışmaların Boyutu
Yakın dönemde Kadir Has Üniversitesi gibi kurumların yaptığı araştırmalar, kürtaj hizmetine erişimin yasal olmasına rağmen pratikte birçok kadının bu hizmete ulaşamadığını gösteriyor. ([SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu][3]) Bu erişim sorunları, toplumsal damgalama, sağlık hizmeti sunanlardan kaynaklanan engeller ya da bürokrasilerle ilgili olabiliyor.
Bu durum, “kayıt dışı kürtaj” olasılığını gündeme getiriyor: Yasal olsa bile, hizmetin sağlanmadığı ya da reddedildiği yerlerde bireyler kayıt dışı yollar arayabilir. Bu da hem sağlık riski hem de resmi kayıt dışılığı demek. Ancak bu kayıt dışılığı bile adli sicil ya da nüfus kayıtlarına yansımaz; çünkü herhangi bir suç/mahkûmiyet söz konusu değildir.
Akademik tartışmalarda ayrıca, kürtaj hakkının bir “özel alan” meselesi olduğu, devletin ya da toplumsal kurumların bu alana müdahale edemeyeceği görüşü öne çıkıyor. ([OUP Academic][4]) Dolayısıyla, kürtajın kayıt altına alınması ya da sicile işlenmesi talepleri, hem hukuken hem de etik ve mahremiyet açısından büyük tartışma yaratır.
Ne Değildir? Hangi Durumlarda Sicile Düşer Sorusu
Sadece kürtajın kendisi değil; kurallara uyulmadan, izinsiz ya da yasa dışı yollarla yapılan gebelik sonlandırmaları — eğer suç sayılırsa — farklı bir boyuta taşınabilir. Örneğin, izinsiz veya tıbbi etik kurallara uymadan yapılan bir operasyon, sağlık suçu ya da ihmali içeriyorsa; bu durumda sorumlular açısından adli süreç gündeme gelebilir. Ancak bu, bireyin sabıka kaydından çok, operasyonu yapan sağlık personelinin ya da kurumun yasal sorumluluğu ile ilgili bir durumdur.
Yani, normal, yasal usullere uygun yapılan bir gebelik sonlandırmasının, kadının siciline işlenmesi söz konusu değildir.
Sonuç: Bebek Aldırmak Sicile İşler Mi?
Güncel hukuksal düzenlemeler, resmi kayıt ve sicil sistemleri birlikte değerlendirildiğinde, sorunun cevabı nettir: hayır — yasal şekilde gebelik sonlandırması yaptıran bir kişi, adli sicil kaydı ya da nüfus kaydı nedeniyle bu işlem nedeniyle sicilinde bir kayda sahip olmaz.
Ancak hizmete ulaşımda yaşanan kısıtlılıklar, toplumsal damgalama ve kamu politikalarının uygulamadaki engelleri, bazı durumlarda kürtajın kayıt dışı yapılmasına yol açabilir. Bu da hem sağlık hem toplumsal açıdan risklidir.
Bu yüzden, konuyu sadece “silinebilir bellek” olarak değil; erişim, mahremiyet ve toplumsal eşitlik bağlamlarında da düşünmek gerekir. Resmî sicil sistemi, yasal kürtaj geçmişini kaydetmez; ama kadınların haklarına, sağlık hizmetlerine ve toplumsal eşitliğe dair politikalar bu gerçekliğin üzerinde yeni sorular üretmeye devam ediyor.
[1]: “Abortion in Turkey”
[2]: “Abortion in Turkey – AbortionData.org”
[3]: “Abortion In Turkey: Legal But Not Necessarily Available”
[4]: “right to terminate pregnancy (abortion): reflections from Turkey …”